0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Çok fazla TV müptelası olmamakla birlikte, bir şeylerin beni esir alması da karakter yapıma uymamaktadır. Lakin, mevim sonbahar olunca ve artık bahçede akşam sefası sona erince, yeniden oturma odasına TV karşısına geçerim. Belgeseller, tarihi filmler, gerçek hayat hikayesinden esinlenerek yazılmış senaryolu filmler beni hep cezbetmiştir.

Geçtiğimiz günlerde şöyle bir Türkiye kanallarında yeni çıkan dizilere bakayım dedim. Her akşam bir yeni dizi, yada geçen dönmeden kalma dizilerin ikinci sezonu kış kuşağını başlatmıştır. Ancak, izleyebileceğim aklı selim konular ile beni cezbedecek bir dizi bulamadım. Hepsinde konular ayni ve hepsi de sanki birbirinden kopya çekilmiş gibi!!! Kadın cinayetleri, kadını hor görme, kan davası, gerici gelenek ve göreneklere olan bağlılık ile erkek çocukların gördüğü itibar ile kız çocukların yaşadığı sıkıntılar, çarpık ilişkiler, aile kavramından uzaklaşarak kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir sarmal dönüp dolaşıp derinlemesine işleniyor.

Uzay çağında yaşanıyor ama kan davası asırlardır süregelen bir illet. O kadar ki bir aileyi paramparça edebiliyor, dağıtabiliyor. Tabancalar, tüfekler konuşurken, bıçaklama, yaralama olayları da hemen hemen her dizide mevcut. Düşünsenize, toplum bunları oturup izlediğinde, bunlardan ne ders çıkarabilir ki!!! Hiçbir ders çıkarılacak konu olmamakla birlikte, tüm işlenen konularda kötüye teşvik var, hem de en alasından.

Ve bir tanesi var ki, din ile alakalı, dini konuları işleyen, gerici, kadınlar başı bağlı, siyah çarşaflı ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Adam bir suç işlediği zaman, Allah katında affedilmesi için, ya kendi kendini kırbaçlıyor, ya da karısına emir veriyor kendisini kırbaçlaması için!!!!! Olacak gibi değil gerçekten!!! Çağ dışı, medeniyetten uzak, kız çocuklarının okula gitmesi yasak ve kuran kursu eğitimi şart!!! Dergah içerisinde yaşam, yaşı 18’e gelmeden kız çocuklarının evlendirilmesi ve daha bir çok gerici olaylar dizide döne döne işlenmektedir.

Ve en önemlisi de, son zamanlarda yeni başlayan dizilerde Kıbrıs’ın adının geçmesi, kumar ile anılması ya da mafya konuları ile irdelenmesi hususunu izlediğim zaman “keçi güldü koyuna” diye düşünmekten kendimi alamadım.

Velhasılı kelam, bu gerici zihniyetler, bu stabil kültür çatışması ve gelenek-görenek farklılıkları, bizim bir kez daha ayni toprağın insanı olmamakla beraber, düşünce ve zihniyet yapılarımızdaki farklılıkları çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu cümlemi yazarken de sözüm meclisten dışarı diyorum ve herkesi bir kefede tutmuyorum.

Vesselam