Araştırmacı Müzisyen Ferahzad #Gürsoy ile yaptığım söyleşi – Kıbrıs Detay
DOLAR 34,2031 0%
EURO 36,8677 0.28%
ALTIN 2.921,77-0,11
BITCOIN 25616830,50%
İstanbul
13°

PARÇALI BULUTLU

12:53

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Araştırmacı Müzisyen Ferahzad #Gürsoy ile yaptığım söyleşi

Araştırmacı Müzisyen Ferahzad #Gürsoy ile yaptığım söyleşi

ABONE OL
Ekim 31, 2024 10:49
Araştırmacı Müzisyen Ferahzad #Gürsoy ile yaptığım söyleşi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ceynur Pehlivan

Ferahzad Gürsoy kimdir ve müzik yolculuğu nasıl başlamıştı? Yaşamımın 65 yılını müziğe adamış ve halen daha da adamakta olan bir insanım. Müzik yolculuğuma ilk olarak ortaokul bandosunda yer alarak başladım. Ardından da bu yolculuk devam edip gitti ta ki bu günlere gelinceye kadar. O yıllarda birkaç enstürman çalmayı deneyimledikten sonra vurgulu çalgılarla (trampet, davul..) karar kılıp yoluma devam ettim.

Kamuran Aziz’in en son bateristi olmaktan gurur duyarım. 1963 yılında Kıbrıs’ta kurulan iki toplumlu ilk grup olarak “The lightnigs” ünvanı ile daha sonra da ilk Rock grubu ünvanı ile yolculuğum devam etti. Bu yolculukta grup arkadaşım Yılmaz Kalfaoğlu ve iki de Ermeni idi. 21 Aralik olayları patlak verince grubun etjkinlikleri son buldu. 64 Eylülünde askerde iken, müzik yapmak amacı ile grup kurduk. Amacımız, askere ve topluma moral olsun diyeydi. Bilirsiniz müzik ruhun gıdasıdır. BRT de o yıllarda yayın yapmaya başlamıştı. Bizim kurduğumuz grubu duyunca bize program yaptırdı. Ve orada adımız “Bayrak Kuated” olarak kondu. Düzenli olarak programlara gidiyor ve bisikletlerimizde giderken de Lefkoşa sokaklarından geçerek evlerin içine kulak kabartıyorduk ve bizi dinleyip dinlemediklerini anlamaya çalışırdık.

Bizim için büyük bir olay ve gururdu. Yıllar akıp giderken kadromuz değişerek “Sıla 4”ü kurduk. Bu kez amacımız halkı eğlendirmek değil, halka bir düşünce ve inancı aşılamaktı. Kültürümüze sahip çıkmak, ayakta tutmak, varlığımızı kabullendirmek ve bu uğurda kendi ezgilerimizi derleyip toparlayarak eserler yapmaktı. Sıla 4 grubu olarak ben, Erdinç #Gündüz, Aydın #Kalfaoğlu ve Raif Denktaş 1985 yılına kadar devam ettik.

Raif’in ölümü ile grup eksilmeye başladı. 2009 yılına kadar üretim yaptık ama pek bir performans sergileyemedik. Raif’in ölümü bizleri çok derinden sarsmış ve üzmüştü. Uzun süre halktan uzak kalınca, halk bizi özleyip aramaya başladı. Bu esnada bir söyleşi daveti alarak bu söyleşiye icabet ettik. Fakat burada söyleşiden çok müzik yaptık ve kalabalıkta izdiham yaşandı. Bu motivasyon ile kayıt yapmaya başladık ve ilk cd mizi “Sıla 4” olarak 2009’da piyasaya çıkardık. Üç bin adet sattık ve ikinci baskıya çıkmadık. Çünkü, bizim amacımız para kazanmak değil, müzik yapmaktı. Ardından ilk konserimizi Salamis Harabelerinde verdik. Üç bin iki yüz kişi bizi izlemeye, dinlemeye gelmişti. Daha sonra Festivallerde de müzik yaptık. 2019 yılında son konserimizi verdiğimizde bir ben, bir de Erdinç arkadaşım kalmıştı grubumuzda. Üzerimizde yılların yorgunluğu vardı ve bizim anlayışımızla yeni bir oluşum yapıp, Sıla 4 fikirlerini onlara devretmek amacı ile “Sıla 4 Dostları” adlı grubu oluşturduk.

Yeni grup Arda #Gündüz, Cemre #Arca, Yağmur #Özerem, Hüseyin #Kasap, Begüm #Tekakpınar’dan oluşmaktadır. Böylelikle Sıla 4’ün fikirleri, şarkıları, besteleri, nesilden nesile gidecek, türkülerimiz okunacak ve kültürümüz bu sayede ayakta kalacaktır. 65 yıllık müzik yolculuğumu kısa kesitlerle size anlatmış oldum abim. Sizce müzik insana nasıl değerler katar? İnsan kendi kişiliğini bulur, yaşlanmaz, genç ve diri kalır. Ruhu her zaman dingin ve insanlara yaklaşımı sevgi ve şefkatten geçer. Müzikle uğraşan insanlar kötülük bilmez. İyilikten ve güzellikten yanadırlar hep. Hırsları ve egoları olmaz müzikle uğraşan insanların. Eğer başarılarından dolayı ego yaparlarsa, isterlerse en güzel sesi taşıyıp, en güzel besteleri yapsınlar, emekleri heba olur gider. Önce insan olma erdemi ve sonra bunu belli bir çizgide taşıma, her müzisyenin ruhunda olmalı ve bunu eyleme çevirmelidir. Şimdilerde neler yapıyor, nelerle uğraşıyorsunuz? Şu günlerde Kıbrıs Türk bestelerinin araştırmasını yapmaktayım. Etraflıca bilgiler toplayıp, bu bilgileri yeni nesile yedirmeyi hedef ve görev bildim. Ülkemizde sanat ve sanatçıya verilen değeri nasıl tanımlıyorsunuz? Ülkemizde bu günkü yönetimin bu konudaki anlayışı “Sanatkar” ve “Zanaatkarı ayıramamaktır. Sanatçı; sanat eseri üreten ve ürettiği eserleri, önce ulusal sonra da uluslararasında kabul gören kişidir. Zanaatkar ise; el becerisi ile eser üreten kişilerdir. Kendi sanatçısını tanımayan bir camia ile yüz yüzeyiz. Baksanıza, özel günlerde yurt dışından sanatçılar getirtilmekte ve beş yıldızlı otellerde konser verilmektedir. Oysa, bizde de o kadar değerli sanatçılar vardır ki, bunun tanıtımını yapmak var iken, değer vermek var iken, bizimkiler yurt dışındaki sanatçıları baş tacı yapıyor. Bir başka noksanlık ise okullarımızda müzik tarihimize yer verilmemesidir.

Kendi içimizde birbirimizin fikir ve görüşlerine saygı duymayacak, bilgi, alış- verişinde bulunamayacak kadar birbirimize yabancılaştık, çekemez olduk. Genç nesilin ise bizim gibi müzik tarihi geniş bir bilgi ile donanımlı insanlara takdiri, hürmeti ve saygısı yoktur. Siyaset hayatımızın her an içindedir. Siz bu konuya nasıl bakıyor, günümüzde yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok kötü durumdayız. İktidar ve muhalefet çatışmaları toplumu hak ettiği yere taşıyamadı maalesef. Ben Federal sisteme sıcak bakan bir insanım. Kıbrıs’ın tarihine bir bakınız, Türk-Rum karma yaşadı ama karışık yaşamadı.

Örnek verecek olursak, Ayluka’da Rumlar, Yenicami bölgesinde de Türkler yaşardı. Biz 74 harbini azınlık durumuna düşmek için mi yaptık? Hayır ama gelin görün ki şuan kendi topraklarımızda azınlık olmakla birlikte 3. Sınıf vatandaş durumuna düşürüldük. Oysa bizler 74 öncesinde direnmeseydik, mücadele vermeseydik Türkiye bunun içine nasıl çıkarma yapabilirdi ki!!! Gelin görün ki bu çıkarmayı gerçekleştirdikten sonra bizim mücadele yılarımız yok sayıldı, bizler azınlık durumuna düşürüldük ve besleme olarak tanımlandık. Yanlıs siyaset adamları ve yanlış siyasetler ile bizlerin yok olmasına çürümesine zemin hazırlandı. Çok üzücü ve kabul edilir değil.

Biz o yıllardaki mücadelemizi bugün yaşadıklarımız için yapmamıştık. Ceynur kızım bana bu imkanı sağladığın için sana çok teşekkür ederim. Asıl ben size teşekkür ederim. Sizin gibi değerlerin sesi olmak, yazarı olmak, bilgisini bire bir ağızdan dinlemek ve duymak benim için gurur verici. Söyleşimiz esnasında kaleme alamayacağım bilgiler de oldu, çok duygusal anlarımız da oldu. Mücadele yılları, Raif’in ölümü, evlat acısı, müzik ile hayata tutunmak ve torunlara bırakılacak müzik arşivi, anıları ve isim ile yoğrularak yaptığımız bu söyleşide Ferahzad abinin gözlerinde müziğin ışığını, dostluğun bağlarını, değerlerin ne kadar kıymetli olduğunun ışığını gördüm. Dost kaybetmenin, evlat kaybetmenin acısını gözlerinde okudum. Ve tüm bunlara rağmen müzik yolculuğuna devam ederek araştırmalar yapıp, gelecek kuşaklara bu bilgileri aktarabilecek olmanın heyecanını ve ışığını gördüm. Yolun açık olsun Ferahzad abi, sevilerimle VESSELAM

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.