İSTİKRAR VE LİYAKAT

Üstel efendi Başbakan olduğu ilk günden beri bu iki kelimeyi dilinden düşürmüyor. “İstikrarla yola devam” ve “Liyakata dayalı atama!!! Ben yazıma başlarken ilk önce bu iki kelimenin tanımını yapmak istiyorum. İstikrar: “düzenlilik içinde sürüp gitme, kararlılık” anlamı ifade etmektedir. Liyakat ise; “layık olma, uygunluk, yaraşır, yeterlilik ve yetenek” anlamı taşımaktadır. Şimdi #Üstel efendinin “istikrar” dediği duruma gelin bir göz atalım.

Adam haklı, istikrarlı bir şekilde yola devam ediyor. Çünkü, kurmuş oldukları düzen yağ gibi akıp gitmektedir. Kararlılıkla, komisyonlar işlemekte, araziler dağıtılmakta, her türlü usulsüzlük istikrarlı bir şekilde devam etmektedir. Hal böyle olunca da elbette ki bizim bey amca “istikrar” kelimesini sakız gibi diline yapıştırmış, boyuna kırık plak gibi bu kelimeyi telaffuz ediyor. Adamın “istikrar” anlayışı bu. Sanmayin ki toplum adına konuşuyor.

Hayır, konuşmaları tamamıyla kişisel menfaatleri, amaçları olmakla birlikte hareketleri de bu yöndedir. Bu yüzden o kendisine göre gerçek olanı anlatırken, bu tanım maalesef ki toplum yararına olmadığından dolayı bizlere “ters” geliyor. Ünal bu, ters köşe yapmada üstad olmuştur!!!! Gelelim “Liyakat” konusuna!!! Tüm üst düzey görevlilerine şöyle bir bakın, hiçbiri okuduğu, ihtisas yaptığı dalın konusu üzerine atanmamıştır. Hatta belki, halen daha sahte diploma ile görev ifa eden bile bulunmaktadır.

Sahte diplomalı adam Turizm Bakanı oluyorsa, Jinekolog doktor Çalışma Bakanlığı görevi yapmış bulunuyorsa, yine doktor biri çıkıp da Maliye Bakanlığı görevi alıyorsa, Diş hekimi çeşitli bakanlıklardan sonra Başbakan oluyorsa, ilahiyat fakültesi mezunu adam bu ülkede Ulaştırma Bakanı oluyorsa, alt kademedeki atamaların da liyakattan uzak olduğuna şaşırmamak gerekmektedir.

Bey amcanın liyakat kelimesinden anladığı şudur:” Bana yakın kişileri güzel makamlara koyup, usulsüz işlerde kullanayım. Eşime dostuma arazi dağıtıp, bir sonraki seçimde oy potansiyelimi genişleteyim. Partiye hizmet aşkı ile yanıp tutuşanları kendi tarafıma çekip, onlara bir makam yaratayım. Yeterli düzeyde tahsili bulunmayanları yanıma alıp, istediğim şekilde onları hamur gibi yoğurup, istediğim şekle koyayım v.s.”!!!! Hal böyle olunca da, mimarı ekonomi müsteşarı, diplomasızı bakanlık müdürü, odacısı müsteşar edasında, sekreteri dünyanın fatihiymişçesine, kendine yakın bir hatun küçük dağları ben yarattım dercesine sağa sola emirler yağdırarak sözde “Devlet idare etme” rölüne büründüler.

Bu yüzden değilmidir ki, ülke yangın yeri!!! Devletin her bir kurumu çökmüştür. Sistemin olmayışı ve liyakata dayalı atamaların yapılmayışı dolayısı ile sistemsizlik dibe vurmuştur. O ise halen daha “istikrar” ve “liyakat” diye “lo lo lo” okumaktadır. Artık herkes her şeyi biliyor. Ülke sistemsizlikten boğazına kadar batmışken, menfaat ve çıkar uğruna makam dağıtılırken, bu ülkede en son bahse konu olacak iki kelime İSTİKRAR ve LİYAKAT olur.

Vesselam.