0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bu ülkede en son ne zaman nüfus sayımı yapıldı, hatırlamıyorum. Veya gerçekte kaç tane orijinal Kıbrıslı Türk kaldık, onu da bilemiyorum. Doğrusu araştırıp öğrenme gereği de duymadım. Çünkü, verilerin gerçek veriler olmaktan uzak olduğunu çok iyi biliyorum. Zaten #Üstel efendi de bir beyanatında “bazı rakamlar gizli kalmalı” demişti. Elbette, onlar bu rakamları gizli tutsalar da, şöyle bir sokağa çıktığınızda görebileceğiniz yerli vatandaş sayısı bir elin parmaklarının sayısını geçmeyecektir.

Bence nüfus asimilesi bile isteye yapılmakta, Kıbrıs Türkü azınlık durumuna düşürülerek, burada farklı bir coğrafyadan gelip yerleşen insanların din ve kültürü yayılmaya çalışılarak belli bir amaç için çalışılmaktadır. Nedir bu amaç diye soracak olursanız, Kıbrıs Türkünün kültüründe ve inançlarında, din baskıcı ve dayatıcı değildir. Bana göre din; insanın vicdanı ile kendisi arasındaki bir ilişkidir.

Kim neye inanmak istiyorsa, inançlarını o doğrultuda yaşar. Oysa ki, burada oluşturulmaya çalışılan nüfusun Kıbrıs Türk toplumu ile hiçbir şekilde uyuşan noktası olmadığı gibi, çok farklı kültür çatışması ve medeniyet konularında da çok uçlarda farklı görüşleri vardır. Kısacası, burada avrupalaşmaktan ziyade, gerici bir zihniyetin baskın çıkacağı dinin esas alındığı ve Osmanlı kültürünün içimize yayılması hedeflenmektedir. Bu kültürde esas alınan ise devletin ve toplumun hukuksal temelini şerait oluşturmaktadır.

Son yıllarda yaşadıklarımıza bir bakarsanız, bizim önümüze çizilen yolun ve bize dayatılan yaşam standartının ve özelliklerinin şeriatın uzaktan ayak sesleri olduğunu anlarsınız. Külliye en büyük örneklerden bir tanesidir. Olası bir gelecek tayininde toplumun oy kullanması halinde, ortaya çıkacak tablo nüfusun asimilesi ile belli olmuştur. Ne denmişti bizlere “Anavatanda ne var ise yavrusunda da o olacaktır”. Baksanıza, her gün çıkan haberlerdeki kriminal olaylara, büyük sermaye patronlarının asıl kimliklerinin TC uyruklu olmasına (Ercan en büyük örnektir), ülkedeki önemli birimlerin başında yer alanların TC kökenli olmasına ve atanan elçilerin burası ile ilgili iç işlerine nasıl da müdahil olduğuna!!!!

Yıllar öncesinden bu korsan ülke için yazılıp çizilmiş amaçlar saat gibi çalışmakta, Kıbrıs Türk toplumu “tanınma” vaadleri ile uyutulmakta ve iki toplumlu görüşmelerde uzlaşı sağlanamaması sebeplerinin başında “işgal” yer almaktadır. Adına barış denilen harekatın “Rum’a azınlık olmamak adına yapıldığı” söylenirken, yıllar içinde nasıl da azınlık durumuna düşürüldüğümüz alenen bellidir. Kıbrıs bir adadır. Güney, Dünya ülkeleri arasında yerini almayı başarırken, Kuzey ise TC’nin eyaleti olarak tanımlanmakta ve belki de yakın bir gelecekte bu tüm Dünyaya tescil edilecektir.

Araya çekilen kırmızı çizgi ise hep bir sınır olarak kalacaktır. Fakat biz Kıbrıslı Türkler, bu kırmızı çizgi sınırlarının ötesinde bir Avrupa ülkesi olduğunu ve orada birçok soydaşımızın yaşam sürdüğünü, çalıştığını ve gelecek kurduğunu çok iyi biliyoruz. Çünkü, bizler bölünmüşlüğe rağmen her zaman için “KIBRIS bir bütündür” diyeceğiz. Vesselam