0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

KKTC’de yapılan son istatistiklere göre neredeyse bir yıl içinde evlenenler ile boşananlar at başı yarış yapacak duruma geldi. Bu oran %72,79 olurken, işin kısaca özeti her 10 evlilikten 7’si boşanma ile sonuçlanıyor.

Bu çok ciddi bir rakam olmakla birlikte, yakın bir tarihte tüm evliliklerin bir zaman sonra boşanma ile karşı karşıya kalacakları çok yüksek ihtimaldir. Özellikle, genç nesillerde bir bakmışınız 1-2 yıl önce evlenenler soluğu mahkemede alıyor. Peki ama bu boşanmaların sebepleri nelerdir, herhangi bir kurum bunu araştırıp, istatistikle ortaya döktü mü?? Ben göremedim, belki gözümden kaçmıştır ama bu yazım ile kendi gözlemlerimi size aktarmak istiyorum.

Bir kere toplum olarak “sevgi” sözcüğünün anlamını bilmediğimiz gibi, günümüzde çok çabuk harcadığımız bir kavram olmuştur. Nedir sevgi? Emekle, itina ile yoğrulmuş duyguların bir bütün olarak dıştan gelecek tüm olumsuz etkenlerden bu hissiyatı koruyup, kollamak ve her zaman dalında bir meyve gibi taze tutmak gerekmektedir. Emek diyorum, itina diyorum, çaba diyorum ama bunlar bizden sonraki şu Z kuşağı nesillerde çok körelmiştir. Hoş aslında, eskilerden de artık bu kelimenin anlamını bildiği halde değersizleştiren çok insan oluşmuştur toplumda!!! Nişanlıyken her şey çok güzeldir, baba ocağında ekmek elden su gölden yaşam sürülür. Evlilikle birlikte gelen sorumluluklar genç kuşağa ağır gelmeye başlar. Ya da bir önceki nesil artık bu sorumlulukların içerisinde kendisini boğuluyor gibi hisseder ve her şeyden vaz geçer, hayatı akışına bırakır.

Hayat, her zaman akışa bırakılacak bir zaman dilimi değildir. Onu iyi kullanmak, amaçlar çerçevesinde hedefler koymak ve o hedeflere ulaşmak için emek vermeyi gerektirir. Son yıllardaki evliliklerin patır patır dökülme sebepleri, ekonomik krizler, çiftlerin fazla özgürce yaşam sürmek istemeleri ya da ailevi sorunlardan kaynaklanmaktadır. Burada asıl önemli olan nokta, çiftlerin birbirine saygısını yitirmesi, ki bu artık çok kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşiyor, bundan sonrasında tufan başlıyor. Saygının olmadığı yerde sevgi yaşamaz.

Sevginin olmadığı evde ise mutsuzluk tavan yapar. Alın size sonrasında mahkeme koridorları. Hele bir de boşanan çiftlerde çocuk var ise, o çocuklar tamamen tramvalı olarak gelişip büyürler. Bir diğer konu ise cinselliğin çok sıradanlaştığı bir ülke olup çıktık. Cinsellik demek kişinin özeli demektir. Siz bunu özellikten çıkarıp, güncel ihtiyaç olarak düşünür ve farklılıklar peşinde koşarsanız, bunun sonucunda da varacağınız tek yer mahkeme koridorları olacaktır.

Kısacası, toplumun şu an içinde bulunduğu ve boşanmaların her yıl katlanarak ilerlediği bir tarihçede sevginin kıymetini, saygının önemini bilmemek en önemli etken olmakla birlikte, evlilik sorumluluğunu ciddiye almadan, bilinçsizce evliliğe adım atmak en büyük yanılsamadır. Bu yüzden diyorum ki, “sevgi”nin açamayacağı kapı ve aşamayacağı sorun yoktur. Yeter ki bu kelimenin gerçek anlamda kıymetini bilelim. Vesselam.