MAKSAT DOSTLAR ALIŞ-VERİŞTE GÖRSÜN
Yine güzel bir deyim seçerek, bu günkü yazımı da bu deyim doğrultusunda yazmayı amaçladım. Ben çok açık sözlü bir insan olmakla birlikte, karşımda yapmacık davranan insanlara da bu davranışlarını fark ettiğimi ve anladığımı söylemekten geri durmam. Bazı arkadaşlarım bırak, “oynadıklarını sansınlar” dese de, inancım şudur ki, beni ben yapan karakteristik özelliklerimdir diye düşünmekteyim. Efendim, mezun olduktan 40 yıl sonra birkaç arkadaşımız harekete geçip, bizi buluşturma kararı aldılar. Whatsup’da bir de grup kurdular, sabahları selamlaşma falan filan işte.
Açıkcası bu olaya çok sevindim ya da heyecanlandım diyemeyeceğim. Çünkü, kendime yakın bulduğum arkadaşlarımı zaman zaman arayıp sordum, ziyaret ettim ama ayni karşılığı görmediğim için de vaz geçtim. Herkes hayat mücadelesi peşindedir, anlarım. Hepimiz bir yerlere savrulduk, anlarım. Lakin, çağımız teknoloji çağı, her birimizin elinde günümüzün en son model akıllı telefonları mevcut iken, bu imkanları kullanmamak neden? Bu yüzden insan kendini sorgulamalı diye düşünüyorum.
40 yılda aramızdan göçenler oldu, ailemizde kayıplar yaşadık, hastalıklarımız oldu ama hep birbirimizden bi haber yaşadık. Şimdi 40 yıl sonra buluşup, bıraktığımız yerden devam samimiyeti yakalamayı düşünenlere şaşarım. Yeri geldi yolda sokakta karşılaştık da bir merhabayı diyemedik birbirimize. Neden mi? Çünkü değişen dünya ve zaman içerisinde bazılarımız olduğu gibi kalmayı becerirken, bazılarımız değişimle birlikte kişilik değişikliğine de uğramış oldu. Büyüklük taslamak, kendini beğenmişlik dört nala koşar oldu.
Çok şükür ki, ben yedisinde ne isem, yetmişinde de o olmaya devam edeceğim. Bendeki yerinizi kendiniz belirlersiniz diye bir söz vardır ya, aynen öyle işte. Şimdi diyeceksiniz ki, bunları neden yazıyorum? Sevgili okurlarım, zaman su gibi akıp geçerken, hastalıklar her geçen gün artarken, ani ölümlere her gün bir yenisi eklenirken, sevdiklerinizi kendinize yakın tutmaya çalışın. İllaki her zaman buluşup görüşmek gerekmiyor ama arada bir teknolojinin bize sunduğu nimetlerden faydalanıp, bir hal hatır sormayı adet edinmek, sanırım insanlığın yapabileceği en güzel davranışlardan bir tanesidir.
Uzun lafın kısası, herkeste bir heyecan, herkeste bir mutluluk ki sormayın gitsin. Yahu, bu kadar mutlu oldunuz madem ki birbirinizi bulmakla, neden bu işe birilerinin ön ayak olmasını beklediniz de, kendiniz sevdiğiniz, kendinize yakın bulduğunuz arkadaşlarınızı bunca yıl hiç arayıp sormadınız? Hazırcı olmak, hazıra konmak sanırım 74 savaşından sonra içimize usulca gelip yerleşti. Sonrasında yapmacıklık da zaman içerisinde bazılarının kanına girip yerleşti. Velhasılı kelam “iyi ki varsınız ” diyenlere buradan bir dip not göndermesi yapayım. İnsan iyikilerini yüreğinde taşır, dilinden düşürmez, her halükarda arar sorar.
Ahh bu özdeyişler ve Atasözleri ne kadar güzel söylenmiş, yazılıp çizilmiş cümleler. “Maksat dostlar alış-verişte görsün” değil, “Vefa, özensiz ve darmadağın bu dünyada paha biçilmez bir değerdir”, kavrayabilene tabii ki!!! Sonuç olarak, dün itibari ile gruptan ayrıldım. Sebebi ise yapılacak olan bu yemeğin parasının 20 gün önceden şahsi iban numarasına yatırılması şart konuldu.
Nerede görüldü yenilecek yemeğin tutarının önceden peşin ödenmesi?? Ayrıca, alınan fiyat da toplu gidecek olmamıza rağmen biraz tuzlu idi. Sanırım organizasyonu gerçekleştirenler kendinelerini dev aynasında görüp, bizlerin dünyadan hi haber olduğunu düşünüyor. Uzun lafın kısası, 40 yıllık hatır çok eskidendi. Şimdi o hatırların yerini katırlar aldı.
Vesselam