SEÇİM ZAMANI VE GEÇİM ZAMANI

Seçim zamanı geldiğinde siyaset adamları bir bir halkın arasına karışıp, oy dilenmeye başlar. Olmayacak vaatlerle toplumu kandırır ve bir oy için seçmen önünde kırk takla atar. Elbette oy potansiyeli yüksek olanlara verilen vaatler yerine gelir. Arsalar, iş imkanları, bağ-bahçe, araziler oy karşılığı anlaşma hediyesi olur. Yani devletin malı, oy uğruna hibe edilir, har vurup harman savrulur, kör çar edilir.

Bu durum torpili yüksek insanlar için geçerlidir. Torpili olmayan, hiçbir şey koparmayı da hedeflemez ve kendi yağında kendi ciğerini kavurur. Kaldı ki, bu gün artık bu sınıftan insan kaç kişi kaldı bunun içerisinde kestirmek çok zor. Halkın arasına katılan vekil adayları, bakanlar, samimiyette sınırsız bir davranış sergilerler. Sanırsınız ki, halkın yanında durup, onların hakkını savunacak, onların çıkarlarını gözetecek ve onların hayrına iş yapacak.

Oysa halen daha bu durumu öğrenemeyen vardır. Onların siyaseti “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler”. Ya sonra, ne mi olur? Seçim bittiği zaman, toplumun arasına karışan, halkın durum ve vaziyetini soran bir tek vekil dahi göremezsiniz. Ha bırakın o cenazelerde Show amaçlı korumaları, siyah gözlükleri ve son model makam araçları ile başsağlığına gelenleri. Onlar zaten duygu yoksunu, menfaat düşkünü ve basında yer almaktan keyif alan gösteriş budalalarıdır.

Efendim, seçim bitip de makamlar dağıtılınca makam koltuğuna oturanlar, seçim zamanı gezip tokalaştığı insanları ne makamlarında görmek , ne de telefonda seslerini duymak isterler. Talepler ve istekler miyadını doldurmuş, şimdi makam koltuğunda hava atma ve cep doldurma zamanıdır mentalitesi yürürlüğe girer.

Elbette güçlü oy potansiyeline sahip ağa babaları istediklerini söke söke alırlar. Bu durum karşılıklı “al gülüm ver gülüm” hikayesidir. Gelelim toplumun durumuna, şu an yaşadıklarımız günün gerçeği değil midir ki!!! Hani seçim zamanı verilen sözlerin bir tanesi bile yerine geldi mi? Nerede o Cumhurbaşkanı, eşit-egemen devleti savunurken, elektriği, yolu, suyu olmayan bir ülkenin, devlet idaresinde sistemi bulunmayan çarpık bir düzenin nesini savunmaktadır? Nerede o Başbakan, pahalılığı durduracak, denetimleri çoğaltacak, liyakata dayalı atama yapacak, gençlerin önünü açacak ve yenilikte çığır açacaktı? Nerede o Ekonomi ve Enerji Bakanı, her hafta akaryakıta zam yapıp, dünya ülkeleri petrolde indirime giderken kendisi bindirim yapmayı görev edinip, halkın sorularını cevaplamayan ve gaz sıkıntısı yok diye açıklama yaparken, halk neden piyasada gaz bulamıyordu?

Nerede o Eğitim Bakanı, çağdaş, Atatürk ilke ve inkilapları yolumuzdur diyerek, orta doğunun en ilkel ülkelerini örnek gösterip, ders kitaplarında gerici, yobaz düşüncelerin hakim olduğu eğitim kitaplarına onay veren ve sonra da tam gün eğitimde aileler çocuklarının yemek derdini düşünmek zorundadır diyerek açıklama yapan? Nerede o Maliya Bakanı, adı birçok skandal sigorta işleri ile anılırken, çıkıp topluma belgeleri ile birlikte idda ettigi gibi masun olduğunu isbat etmeye çalışma gereği duymayan? Nerede o Turizm Bakanı, acentelerin sorunları ile zerre ilgilenmeyen, 2 milyon turist getirmeyi hedefleyen, teleferik ve cruise gemileri ile toplumu kandırıp, hayal satan ve şimdilerde plaket dağıtmakla meşgul olan efendi, ülkede Turizm adına tek bir çivi dahi çakmayan?

Nerede o Sağlık Bakanı, topluma en iyi şekilde hizmet tek hedeftir diyerek, yemek yolsuzluğunu rafa kaldıran, reçete yolsuzluğunda sessiz kalan? Nerede o Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, ortalık kaçak işçi ve bu işin ticaretini yapan şirketler ile dolmuş durumda iken? Nerede o Ulaştırma Bakanı, seçim süresince şirin görünen halk sevdalısı, seçim sonrası da hakaret ve küfrü dilinden düşürmeyen? Seçim zamanı ve geçim zamanı diyerekten gerçek yüzleri biraz da olsa gösterip anlatabildimse sizlere ne mutlu bana . Vesselam.